Hepimiz enerjisel varlıklarız ve hepimizin belli bir frekansı var. Bu frekans zaman zaman düşebilir ya da yükselebilir.
Olumsuz düşünmek, değersizlik hissi, depresif ruh hali, kurban bilinci ve sevgisizlik enerji frekansını düşürür. Düşük frekanslı olduğumuzda hayatımızda maddi-manevi olumsuzluklar deneyimlemeye başlarız.
Yüksek frekanslı insanlar ise, hayatta istediği her şeyi gerçekleştirebilir ve ne istiyorsa hayatına çekebilir. Onlar hayatında yaşadığı her şeyi olduğu gibi kabul eden ama öğretisini alan, kimseyle kavgası olmayan, ne yaşanırsa yaşasın geleceğe yönelebilen, umudunu ve iyi niyetini yitirmeyen, üretebilen, önceliği kendi değerine ve gelişimine veren ve sevgiyi kendine duyduğu kadar bir başka varlığa da hissedebilen insanlardır.
İlişkilerde de herkes kendi frekansına eş birine denk gelir.
Uyumlu frekansta biriyle birlikte isen şayet, her şey akışta kendiliğinden gelişir. Fiziksel olarak parlarsın, yeni iş teklifleri alırsın, evin-elin bereketlenir, şans ve tesadüf diye adlandırsan da aslında ilişkinin enerjisi seni etkiler. İkilikten birlik doğmuştur.
Uyumlu olan zamanla uyumsuzlaşabilir. Çiftlerden birinin frekansı düşebilir ve hatalara yönelebilir. Yüksek frekanslı olan bir süre kendi enerjisinden karşı tarafı tamamlamaya çalışır, kendinden eksiltir ve onunda frekansı partneri ile birlikte düştüğü için hayatında daha çok olumsuzluklar yaşar, hasta olur, bereketi azalır ve hiçbir işi rast gitmez.
Bu zamanda da tesadüfler devreye girer. Kişi, frekansı düşen partnerinin tüm yanlışlarını fark eder ve bir şekilde önüne gelir. Ve ilişki her iki taraf istemese bile bitebilir.
Çünkü sistem her zaman daha iyi versiyonlar için çalışır, bu bir nevi yaratıcının sistemi ve seni koruma şeklidir.
Bazen de bir süre sonra frekanslar yeniden uyumlanır, bu yüzden bazı aşklar yıllar sonra denk gelir ve yeniden denerler.
Aynı frekansta olup, aynı şekilde yükselen hiçbir ruh, birbirinden ayrı düşmez, yol beraber deneyimlenir.
Ama ayrılık girdiyse işin içine, biri frekansını düşürmüş ve oyundan atılmış demektir.
